Acile kaldırılıp kardiyak (kalp hastalıkları) katına yerleştirilmişti.
Uzun saçları tıraşsız suratı pisliği tehlikeli şişmanlığı ve
sedyenin alt rafına atılmış siyah motosiklet ceketiyle
bur parlak mozaik zemin çalışkan üniformalı personel ve
katı enfeksiyon kontrol işlemlerinin steril dünyasında o bir yabancıydı.
Kesinlikle dokunulmayacak olanlardan.
Bu insan eti öbeği önlerinden geçerken görevli hemşireler gözleri fal taşı gibi açılmış onu izliyor
her biri ürkek ürkek baş hemşire Bonnie’ye bakıyordu.
Söze dökmedikleri ama yalvarırcasına ilettikleri mesaj
“Bunu alacak yıkayacak ve ona bakacak kişi ben olmayayım”dı.
Bir önderin tam bir meslek erbabının gerçek göstergelerinden birisi
akla gelmeyeni yapmaktır.
Olanaksızla uğraşmaktır.
Dokunulmayacağa dokunmaktır.
Bonnie “Bu hastayı ben istiyorum” dedi.
Bu bir baş hemşire için olağandışıydı – hiç alışılmadıktı
ama insan maneviyatına hayat veren onu iyileştiren ve yücelten kaynak işte oydu.
Bonnie kauçuk eldivenlerini takıp
bu devasa hiç de temiz olmayan adamı yıkamaya hazırlanırken yüreği sızladı.
Ailesi neredeydi acaba?
Annesi kimdi?
Küçük bir çocukken nasıldı?
Çalışırken usul usul bir şarkı mırıldanıyordu.
Bu adamın hissediyor olduğunu bildiği korkuyu ve utancı yatıştırıyor gibiydi.
Sonra tuhaf bir arzuyla
“Bugünlerde hastaların sırtlarını keselemek için zamanımız olmuyor
ama bunun sana çok iyi geleceğine bahse girerim” dedi.
“Kaslarının gevşemesine ve iyileşmene yardım edecek.
Buranın bütün amacı bu değil mi...
İyileştirmek.”
Şişman pul pul olmuş kırmızı deri
yıkıcı bir yaşam tarzının ipuçlarını veriyordu:
Muhtemelen yemek içki ve uyuşturucu bağımlılığı.
Bonnie bu gergin kasları ovarken mırıldanıyor ve dua ediyordu.
Büyümüş haşin bir yaşam tarafından reddedilmiş ve düşmanca
zorlu bir dünyaya kabul edilme mücadelesi veren bir erkek çocuğun ruhu için dua ediyordu.
Finalde ılık losyon ve bebe pudrası vardı.
Görüntü neredeyse gülünçtü;
losyon ve pudra bu kocaman yabancı yüzeyle nasıl da bir tezat oluşturuyordu.
Adam sırt üstü dönerken yanaklarından yaşlar süzüldü ve çenesi titredi.
Şaşırtıcı güzellikteki kahverengi gözleriyle Bonnie’ye bakıp gülümsedi ve
titrek bir sesle şöyle dedi:
“Yıllardır kimse bana dokunmamıştı. Teşekkür ederim. İyileşiyorum.”